Iğdır'da Tütün Ve Mamulleri Kullanımının Yüksek Olması Kalp Krizi Riskini Artırıyor!
15 Nisan 2022

IĞDIR'DA TÜTÜN VE MAMULLERİ KULLANIMININ YÜKSEK OLMASI KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYOR!

Iğdır devlet Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Fatih Erkam OLGUN 7-13 Nisan kalp haftası münasebetiyle kalp sağlığı üzerine önemli ipuçları verdi. Dr. OLGUN en önemli organımız kalbimiz ‘onu atarken korumalıyız’ dedi.  Dr. OLGUN şöyle devam etti: ‘Sigara, nargile gibi tüm tütün ve tütün ürünlerinin kalp için zararlı olduğu bilinen bir gerçektir. Iğdır’ımızda tütün mamullerinin tüketim oranı maalesef ki çok yüksek. Sağlıklı bir gelecek için sigara içilen ortamlardan uzak durulmalıdır. Kendimiz içmediğimiz gibi çevremizdekilerin de pasif içicilikten korumalıyız. Her yıl yaklaşık 600 bin kişinin sigara kullanmadığı halde pasif içicilik nedeni ile hayatını kaybettiğini akıldan çıkarmamalıyız.’ dedi.

Dr. OLGUN şöyle devam etti:

Kalp ve damar hastalıkları dünya genelinde en sık görülen ölüm nedenlerinden birisi olup her yıl 18 milyon insanın ölümüne neden olmaktadır. Bu sayının 2030 yılında 23 milyon olması bekleniyor. Türkiye istatistik kurumu verilerine göre ülkemizde ise ölüm nedenlerinin %40,5’ini oluşturmaktadır. Oysa Dünya Kalp Federasyonu kalp hastalıklarından korunmanın sanıldığı kadar zor olmadığını belirtiyor. Sadece sigara, sağlıksız beslenme ve hareket azlığı gibi başlıca risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla bile kalp ve damar hastalığına bağlı ölümleri en az yüzde 80 önlemek mümkün.

Geçmişe göre giderek artan bu oranın sebepleri arasında stresli yaşam, artan hava kirliliği, değişen beslenme alışkanlıklarımız, hareketsiz yaşam, obezite ve sigara-tütün alışkanlıkları yer almaktadır. Kalp ve damar hastalıkları için tanı ve tedavi olanakları her geçen gün gelişse de, toplumun hastalık oluşmadan bilinçlendirilmesi yani “koruyucu hekimlik” çok büyük önem taşımaktadır.

Kalp ve damar hastalıkları bizlere atalarımızdan genetik bir miras. Bilimsel araştırmalar kalp ve damar hastalıklarına tek bir etkenin yol açmadığını; risk faktörlerinin bir veya birkaçının birleşmesi ile oluştuğunu göstermektedir.  Özetle ailesinde genetik olarak kalp ve damar hastalığı olan bir kişi, değiştirilebilen faktörleri önleyebilirse bu hastalıklara yakalanmayabilir. Yine tam tersi ailesinde kalp hastalığı bulunmayan bir kişi diğer faktörler sayesinde kalp hastası adayı olabilmekte.

Kalp sağlığının temelleri çocukluk çağında atılıyor. Sağlıkla atan bir kalp için doğumdan itibaren yaşamın her evresinde kalbi korumaya yönelik önlemler alınması gerekli. Bu konuda aile ve okuldaki erişkinler çocuklara örnek olmalı, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için nasıl beslenilmesi ve spor yapılması konusunda eğitimler verilmelidir.

Her yıl nisan ayının ikinci haftasında kutladığımız “Kalp sağlığı haftası”, Kalp-Damar Hastalıkları ile mücadele etmenin önemini vurgulamak, kişileri bu hastalıklara karşı uyarmak, kalp sağlığını koruma konusunda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, sağlıklı yaşam alışkanlıklarını kazandırmak ve kalp sağlığına dikkat çekme anlamında büyük bir fırsattır. Başta kendimizi olmak üzere çevremizdekileri bu risk faktörlerini teker teker ortadan kaldırabilmek için yüreklendirmeliyiz

Sağlıkla atan kalpler için en temel öneriler…

Beslenme alışkanlığımızı gözden geçirmeliyiz. Kalp sağlığını koruyucu besinler tüketmeliyiz; yani 3 beyazı (un, şeker ve tuz) hayatımızdan çıkarmalı mümkün olduğunca az tüketmeliyiz. Bunun yerine taze sebze ve meyveler, bakliyatlar, balık, doğal karbonhidratlar ve lifli besinler yemeliyiz. Düşük kalorili sebze ve meyveler kalp hastalıklarına karşı koruyucu maddeler içerirler. Beslenmemizde beyaz un yerine işlenmemiş buğday unu (kepekli) tercih etmeye özen göstermeliyiz. Porsiyonların ölçülü tüketilmesi, aşırıya kaçılmaması, küçük tabaklar kullanılması önemli.

Günlük tuz tüketimi 5 gram ile sınırlamalıyız. Hipertansiyon hastaları başta olmak üzere mümkün olduğunca soframızdan tuzu kaldırmalıyız. Fazla kilolarınızdan kurtulmaya çalışmalıyız. Yağların karın çevresinde toplanmasının özellikle kalp-damar hastalığı riskini arttırdığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Fazla kilolardan kurtulmak; kan basıncını, kan şekerini, kan yağlarını ve erken ölüm riskini azalttığını unutmamalı yavaş ve istikrarlı kilo vermenin daha sağlıklı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Hipertansiyonu olan her 10 erişkinden 6’sının tansiyonunun yüksek olduğundan haberi bile olmadığını biliyor muydunuz? Oysa her 4 ölümden 1’i hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenebiliyor. Düzenli olarak tansiyonumuzu  kontrol ettirmemiz halinde tansiyonun kalp, beyin, göz, atardamarlar, böbrek gibi organlarınıza vereceği zararın önüne geçebiliriz. Ailenizde yüksek tansiyon hastası varsa, kiloluysanız, sizde veya ailenizde diyabet varsa, 40 yaşın üzerindeyseniz, sigara kullanıyorsanız, gebeyseniz mutlaka düzenli aralıklar ile tansiyonunuzu ölçtürün.

Hareket etmeliyiz; unutulmamalıdır ki dünyadaki ölümlerin %6’sından hareketsizlik sorumludur. Her gün yapılacak 30 dakikalık yürüyüşler sayesinde obezite, diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların gelişmesini önleyerek kalp damar hastalıklarından korunabiliriz. Bahçe işleri ile uğraşmak, asansör kullanmamak, gideceğimiz yere ulaşmak için bindiğimiz toplu taşıma araçlarından 1 durak önce inmek gibi yaşamsal değişiklikler bile hareketli olmamıza yardımcı olacaktır.

Yukarıdaki önerileri uygulamanız halinde hem kendinizin hem de ailenizin kalp ve damar hastalığı riskini azaltabilirsiniz. Ancak düzenli sağlık kontrollerinden geçmek de en az bu adımlar kadar önemlidir. Hekimlere başvurun; kan basıncı, kolesterol ve glukoz düzeylerinizi, kilonuzu öğrenin. Kalbinizi belli aralıklarda kontrol ettirmenin yanında daha önceden verilmiş olan ilaçlarınızı düzenli kullanmaya özen göstermelisiniz.

Dr OLGUN: ‘Son olarak kalp sağlığını korumak için herkesi harekete geçmeye davet ediyorum. ’ mesajıyla sözlerini sonlandırdı.

  • DSC_0083.JPG
  • DSC_0095.JPG
  • kalppp.jpg